23 Şubat 2019 Cumartesi

Bir Tavsiye: Sex and Love Around The World


Gonca Kurt

Ünlü İran asıllı İngiliz gazeteci Christiane Amanpour’un CNN için hazırladığı 7 bölümlük belgesel “Sex and Love Around the World', adından da anlaşılacağı üzere; her bir bölümde Dünya’nın farklı bölgelerinden 7 ayrı şehir seçerek (Tokyo, Yeni Delhi, Beyrut, Berlin, Akra ve Şangay) bu şehirlerin insanlarının cinselliğe ve aşka bakış açıları, cinsel pratikleri, bireylerin toplum içindeki cinsel samimiyeti vb. pek çok konuyu irdelemiş ve bu doğrultuda harika bir iş çıkarmıştır. 

Beni bu belgeseli izlemeye iten düşüncelerden biri; dünyanın farklı bölgelerinde cinselliğe ve aşka bakış açısının ne ölçüde ve ne şekillerde değişebileceğine dair merakım oldu. Her zaman cinselliğin tabulaştırılmasına karşı çıkan, onu normalleştirmeyi teşvik eden ve bunların da cinsellik konusunda bilgi sahibi olunmasından geçtiğini düşündüğümden bu belgesel özellikle ilgimi çekti. Naçizane tavsiyemdir, izleyiniz ve izlettiriniz.


Kafamı kurcalayanlar:


Şunga:


Tokyo’da Sofya Üniveristesi Liberal Sanatlar Fakültesi’nde Karşılaştırmalı Kültür bölümü öğretmenliği yapan asistan profesör Kukhee Choo'dan, Japonya’da geçmişi 17. YY’a uzanan Şunga adlı erotik sanat dalının varlığını öğreniyoruz. Japonya’da, belgeselin ilerleyen bölümlerinde keşfedeceğimiz samimiyet ve cinselliğin tabulaşma sürecinden önce erotizmin bu denli açık bir sanat akımı olarak ortaya çıkışının verdiği şaşkınlığı tahmin edebilirsiniz. Belgesel süresince Şunga’nın ne kadar net bir biçimde çiftler arası türlü pozisyonları resmettiğini gördükçe şaşkınlık katlanıyor. 

Zaten günümüzde Şunga’nın tabu olduğunu ve çok nadiren gün yüzüne çıktığını öğrenmek de dolayısıyla bizi açıkçası şoka sürüklemiyor. Bu sanatın Samuray sınıfında kızlar için düğün hediyesi olduğunu, bir nevi 'Seks nedir, nasıl yapılır?'  tanımı olduğunu ve popülaritesinden ötürü farklı sınıflardan pek çok insanı eğlence maksatlı olarak bir araya getirdiğini öğreniyoruz.  

Kısaca tarihi arka planına da değinmek gerekirse; Japonya’da Şunga’nın da var olduğu 17-19. yüzyıl aralığı cinsel özgürleşme ile tanımlanan Edo dönemi olarak bilinen harika bir dönem; fakat 19. YY ortaları Japon piyasası Batı’ya açılmasıyla bu özgürlük devri kapanıyor. (Bye Bye Love-Everly Brothers şarkısı). Unutmayınız ki “özgürlükçü” Batı bu vakitlerde Kraliçe Viktorya ve şahane getirisi muhafazakârlığın onulmaz etkisi altındaydı. 


Bireyler arası iletişim ve samimiyet:


Dikkatimi çeken ikinci enteresan bilgi de Japon bireylerin aralarındaki duygusal ilişki ve bunun gösterimiyle alakalıydı. Japon iki sevgilinin birbirlerine 'Seni seviyorum' demediklerini, kamusal alanı geçtim, kişisel alanlarında bile çok nadiren öpüştüklerini (Yeşilçam usulü el ele tutuşma bile yok…) öğrenmek beni açıkçası şok etti. Hatta daha da ötesine gidecek olursak, bu durumun sadece iki sevgiliyi içermediğini, aile içinde bile böyle bir samimiyetin bulunmadığını keşfettiğimde takdir edersiniz ki şaşkınlığım kat ve kat arttı.


Yaoi:


Son olarak Japon kadınlarının, Yaoi denen, ana akıma isyan olarak ortaya çıkmış, romantik ve stereotipik ilişki yaşayan gay bireylerin hikayelerinin anlatıldığı homo erotik mangalara olan ilgisi inanılmaz dikkatimi çekti. Normalde (aslında bir sosyolog adayı olarak genelleme yapmamam lazımdı ama yapacağım) bir kadının bir seferlik homoseksüel porno izlemesi (hatta aslında porno izlemiyormuşuz gibi davranılıyor da en güzeli o… Hmm porno mu o da ne?)  inanılmaz şaşırtıcı bir durum iken; Japonya’daki kadınlar bize düzenli olarak gay ilişki mangaları okumanın bile aslında “garip” olmadığını anlatıyorlar. Kulak verelim.

Kendilerine göre; birileriyle ilişki içinde olmak, aşk vs. gerçekten yorucu bir şey. (Bilenler bilir sanırım) Dolayısıyla Yaoi onlar için bir tür dinlenme yöntemi, dahası asla sahip  olamayacakları bir ilişki türünün keşfi, adeta gizli bir bahçeye açılan bir kapı gibi olduğunu öğreniyoruz.

Sonuç olarak bu belgesel serisini, hadi şu ana dek bütün anlattıklarımı geçtim, şu 3 enteresan detayı Japon kardeşlerimizin ağzından, Christiane Hanım'ın keyifli moderatörülüğünde kendi gözlerinizle izlemenizi şiddetle öneririm.